''En iyisi kime ne kadar borcum var yazayım bir kağıda..''
Dedi adam, son birkaç gündür ensesinden yayılan ağrıyı düşünerek.
Son aylarda korkunç bir stres ile boğuşuyordu ve stresin dozu her geçen gün biraz daha artıyordu.
Borç içinde yüzüyordu.
Sabahın köründe kalkıp işinin başına geçiyordu, en son o çıkıyordu ofisten. Kendisine hiçbir şey aldığı da yoktu, hevesi de yoktu açıkçası.
Çabaladıkça her dakika daha çok borç üretmeye devam ediyordu. Bugün kara geçeceğim, yarın daha iyi bir gün olabilir derken günler geçiyordu ve kira, maaş ödemeleri, kredi kartı , kredi ödemeleri ve tedarikçilere yapılacak ödemeler ışık hızıyla gelip çatıyordu.
‘’Elinden geleni’’ yapmıyor da değildi, peki o zaman sorun neredeydi?
‘’İnme geçirebilirim, bari borçlarımı yazayım da başıma bir iş gelirse bizimkiler arabayı, arsayı satıp borçları ödesinler’’ diyerek bir A4 kağıdına üç kelimeden oluşan üç sütun çizdi;
‘’GELİR / GİDER / BORÇLAR’’
Nasılsa sona geldiği için kaybedecek bir şeyi olmadığından aklına gelen her şeyi yazdı.
Geriye dönüp son bir ay tüm geleni, tüm gideni, bir ciklet bile olsa, banka dökümlerinden, çekmedeki fişlerden bulup yazdı. En sağdaki sütuna aklına gelen tüm borçlarını yazdı, tam 22 sütun oluştu borçlar tarafında, ne kadar çok borcu olduğunu ve bu kadar çok olduğunu bilmediğine şaştı.
Bir şeye daha şaşırdı!
Şahsına harcadığı para neredeyse yok denecek kadar azdı.
Sadece çay, şeker, tereyağı, zeytin, peynir ve su almıştı koca bir ay boyunca. Ofiste kahvaltı yaptığı içindi o da.
Kendine harcadığı bu para, ay içinde ödediği paranın %0,05 i kadardı.
Yani hayatta kalmak için o kadarcık para kazanması yeterliydi.
O, bu parayı çok kolay kazanırdı üstelik!
Bütün sorun sağ taraftaki 22 tane borç sütunu idi. Zamanında müdahale edilmediği için büyümüşlerdi ve tıpkı birer canavar gibiydiler, ne verirsen yutuyorlardı.
Sonra gözü bir ay boyunca harcadığı paralara, yani aylık giderlere takıldı.
Aman Allahım!
Hizmet aldığı yerlere ödediği paralar, ofis kirası, aidatlar vb, tüm bunlar para kazanmak için üstlenilmiş şeylerdi, kazandıran bir enstrümandan çok paranın asıl kaybolduğu deliklerdi ve bazıları olmasa da olurlardı ,bu iş daha mütevazi bir dükkanda da yapılabilirdi örneğin, buralara ödenen paralar her ay onu eksiye düşürüyordu.
Yani asıl bu şeylerden kurtulması / düzeltmesi / iyileştirmesi gerekiyordu.
Neden bu basit tabloyu bu zamana kadar ve bu kadar dürüstçe yapmamıştı!
Her şeyi görebilir, bazı kararlar alabilirdi.
Bunu yapmadığı için aylarca ekside devam ederek borç üretmiş, kredileri kapatmak için yeni krediler almıştı.
Derenin ne kadar derin olduğunu anlamak için ayağını suya sokabilirdin ama diğer ayağın karada kalmalıydı. O ise iki ayağıyla suya girdiği için boğulmak üzere olduğunu zannediyordu ama gerçekte ayağını hiç suya sokmamıştı.
Kendine karşı dürüst olmamış, sorumluluk almamıştı.
‘’Bakkal hesabı’’ gibi bile olsa basit bir tablo bu gidişatı durdurabilirdi.
O gün bir kırılma noktası oldu, bir dönüm noktası!..
İlk önce ‘’olmasa da olur’’ları işaretledi..
İşe koyuldu, derinlerde bir yerde doğru yolda olduğunu hissetti, o an pencereye ağzında minik bir nohut tanesi ile bir güvercin kondu.
Gülümsedi ve ayağa kalktı, kendisine bir çay koydu..
Artık ne yapması gerektiğini biliyordu.